Ara

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah buyuruyor ki:"Ben cinleri de, insanları da bana ibadet etmekten başka, bir şey için yaratmadım. Ben onlardan bir rızık da istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. Çünkü şüphesiz ki Allah'tır, hem rızkı veren, hem pek çetin kudret ve kuvvet sahibi olan." (ez-Zâriyât, 51/56-58)İbn

Ömer Radıyallahu anh'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "İslam beş temel üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, hac ve ramazan orucu(nu tutmak)." (Buhârî, I, 8 -lafız ona ait-; Muslim, I, 45)

28 Ağustos 2009 Cuma

ABDEST

Kul, namaza başlamadan önce büyük hades (denilen cünüblük) ile küçük hades (denilen abdestsizlik) halinden temiz olmalıdır. Büyük hades gusül ile küçük hades ise abdest ile ortadan kalkar. Suyun bulunmaması ya da kullanılmasından zarar görülmesi halinde ise teyemmüm hem abdestin, hem de guslün yerine geçer.
Sözlük ve Şer'î Anlamı İtibariyle Vudû (Abdest)
Sözlükte vudû (vav harfi ötreli olarak) mastar olup fiilin adıdır. Vav harfi üstün olarak (vedû şeklinde) ise kendisiyle abdest alınan suyun adıdır.24 Şer'î anlamı ile vudû (abdest), abdest azalarının su ile temizlenme şeklidir. Bu azalar yüz, eller, baş ve iki ayaktır. Bu azaların özel bir şekilde yıkanmasına şer'an "vudû" denilmesi abdest alanın bu yolla temizlenmesi ve güzelleştirilmesinden ötürüdür.
Abdestin Meşrû Oluşunun Delili
Abdestin meşrû oluşu kitab, sünnet ve icmâ’ ile sabit olmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınıza mesh edin. Her iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünub iseniz yıkanıp temizleniniz." (el-Maide, 5/6)
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur: "Sizden herhangi bir kimse eğer abdestini bozacak bir iş yapmış ise abdest almadıkça namazı kabul edilmez."25
İbn Ömer Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i şöyle buyururken dinledim: Abdestsiz hiçbir namaz kabul edilmez."26
Abdestin meşruiyeti üzerinde müslümanların icmâ’ı gerçekleşmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla abdest, dinden olduğu kesin olarak bilinen hususlardandır.
Abdestin Fazileti
Abdest kulun Allah ile karşılaşması için hazırlandığı bir temizliktir. Abdest ile kul, azalarını temizler ki, Rabbinin huzurunda temiz olsun. Namazda Allah'ın huzurunda durmak ne büyük bir iştir! Kulun güzelce abdest alması ne güzeldir. Bu yolla duyularını, vicdanını yaratıcısı ile kavuşmaya hazırlanmak üzere uyarmış olur.
Abdullah es-Sunabihî Radıyallahu anh'dan rivayete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kul abdest alıp da ağzında suyu çalkaladı mı günahlar ağzından dışarı çıkar. Burnuna su verdi mi günahlar burnundan dökülür. Yüzünü yıkadı mı günahlar yüzünden dökülür. Hatta göz kapaklarının altından bile dökülür. Ellerini yıkadı mı günahlar ellerinden hatta tırnakları altından bile dökülür. Başına mesh etti mi günahları başından hatta kulaklarından dökülür. Ayaklarını yıkadı mı günahlar ayaklarından hatta ayaklarının tırnaklarının altından bile dökülür. Bundan sonra ise mescide yürümesi ve kılacağı namaz ise nafile (fazladan mükâfat) olur."27
Abdestli Olmayı Gerektiren Hususlar
Abdestli olmayı gerektiren hususlar üç tanedir. Namaz, Ka’be etrafında tavaf ve mushafa dokunmak.
Çünkü Rasûlullah (tavaf ile ilgili olarak) şöyle buyurmuştur: "Tavaf ta bir namazdır. Şu kadar var ki Allah tavaf sırasında konuşmayı helal kılmıştır. Buna göre kim (tavaf ederken) konuşursa hayırdan başka bir şey söylemesin."28
Mushafa el değdirmeye gelince; yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ona ancak tertemiz olanlar el değdirebilir." (el-Vakıa, 56/79) Bunun diğer bir gerekçesi de Hakim b. Hizam'ın şöyle dediğine dair gelmiş olan rivayettir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem beni Yemen'e gönderince şöyle buyurdu: "Kur'ân'a taharetli (abdestli) olmadıkça el değdirme."29
Abdestin Farzları
1. Yüzü bir kere yıkamak. Çünkü yüce Allah: "Yüzlerinizi yıkayın." (el-Maide, 5/6) diye buyurmuştur. Bundan maksat da suyu yüzün üzerinden akacak şekilde bırakmaktır. Çünkü gasl (yıkamak) akıtmak demektir. Mazmaza ve istinşak da buna dahildir. Çünkü burun ve ağız yüzün sınırları içerisindedir. Kasten ya da yanılarak bunların terkedilmemesi gerekir. Çünkü sahih sünnet bunlar hakkında varid olmuş bulunmaktadır. Lakît b. Sabra Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadise göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Abdest aldığın takdirde ağzını çalkala."30 Ayrıca Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Sizden herhangi bir kimse abdest aldığı takdirde burnuna su versin, sonra onu dışarı çıkarsın."31
Burna alınan suyun dışarı çıkartılması uykudan uyandıktan sonra alınan abdestte icab eder. Çünkü Ebu Hureyre Radıyallahu anh'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Sizden herhangi bir kimse uykudan uyandı mı üç defa burnuna su alıp dışarı çıkarsın. Çünkü şeytan geceyi onun burun deliklerinde geçirir."32
2. Dirseklerle birlikte ellerin yıkanması. Çünkü yüce Allah: "Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın." (el-Maide, 5/6) diye buyurmaktadır. Burada "ila (kadar)" lafzı "beraber (mea)" anlamındadır. Muslim'de Ebu Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "...Sonra pazusuna geçinceye kadar sağ elini yıkadı."33
Dirsek ise kol ile pazu arasındaki eklem demektir. Sünnette bunun delilleri pek çoktur.
3. Başın tamamını mesh etmek. Kulaklar da kapsamına girer. Bu hükmün sebebi de yüce Allah'ın: "Başlarınıza mesh edin." (el-Maide, 5/6) buyruğudur. Burada "be (e,a)" fiilin mefule (fiilden etkilenen nesneye) yapıştırılması, bitiştirilmesi anlamını ifade eder. Yani meshetme işini başlarınıza bitiştirerek yapınız. Kulakların başın kapsamına girmesi ise Peygamber efendimizin: "Kulaklar baştandır." diye buyurmuş olmasıdır.34
4. Ayakları topuklarla birlikte yıkamak. Çünkü yüce Allah: "Her iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da (yıkayın)." (el-Maide, 5/6) diye buyurmuştur. Buradaki "ayaklarınızı da (ve erculekum)" buyruğundaki lam harfinin nasb ile okunması yıkama emrinin kapsamı içerisine girmesi içindir. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'ın fiilî ve kavlî uygulaması olarak tevatüren sabit olan da budur. Abdullah b. Ömer Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir seferde Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bizden geri kaldı. Bize yetiştiğinde ikindi vakti çıkmak üzereydi. Bunun için biz de abdest alıp ayaklarımıza mesh etmeye koyulduk. Sesi çıkabildiği kadarıyla -iki ya da üç defa-: "Ateşte yanmaktan ötürü topukların vay haline!" diye buyurdu.35 (Ayak topukları ayağın oynama yerindeki sağ ve solda bulunan çıkıntı kemiklerdir. Yoksa topuk kelimesiyle taban kasdedilmemektedir)
Su değmeden küçük dahi olsa herhangi bir bölümü yıkamadan bırakmak caiz değildir. Çünkü Ömer b. el-Hattab Radıyallahu anh'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir adam abdest aldı, ayağı üzerinde tırnak kadar bir yeri (yıkamadan) bıraktı. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem onu görünce: "Geri dön güzelce abdest al" diye buyurdu.36
5. Kur'ân-ı Kerim'in zikrettiği şekilde farzlar arasında sırayı gözetmek. Çünkü bizler başa meshetme emrinin yıkanması emredilen diğer azalar arasında sözkonusu edildiğini görüyoruz. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınıza mesh edin. Her iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da (yıkayın)." (el-Maide, 5/6)
Ayrıca Cabir Radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Allah'ın (buyruğunda) zikrederek başladığı ile siz de başlayınız."37
Bu buyruk her ne kadar (Safâ ile Merve arasında) sa’y hakkında verilen bir emir ise de abdest hususunda da Allah'ın başa aldığı ile başlamaya delildir.
Buna göre abdest alan kişi eğer yüzünü yıkamadan önce herhangi bir azasını yıkamak ile başlayacak olursa sadece onun yüzünü yıkadığı kabul edilir, çünkü sıralamayı gözetmemiş olur. Aynı şekilde bir kimse tek bir defada bütün abdest azalarını yıkayacak olursa, sadece yüzünü yıkadığı kabul edilir.
6. Abdest azalarını arka arkaya yıkamak (müvalât): Bu sözü geçen abdest azalarını arka arkaya yıkamak demektir. Herhangi bir azayı yıkamayı daha önce yıkadığı uzuv kuruyuncaya kadar geciktirmemelidir. Mesela yüzü kuruyuncaya kadar ellerini yıkamayı geciktirmemelidir ve diğer azalar için aynı şey söylenir.
Eğer abdest alan kişi sakalının arasına suyun girmesini sağlamak, yahut suyun azalarının dış taraflarının her yerine ulaşması için suyu götürmek ya da bir vesveseye kapılmak gibi bir sebeple uğraşacak olursa -mesela azasını iki defa mı üç defa mı yıkadığında tereddüt ederse- yahut abdest azalarına bitişik bir kiri izale etmekle uğraşırsa bunun bir zararı yoktur. Çünkü bütün bu hususlar abdest almak fiilleri ile alakalıdır.
Abdest azalarını yıkarken abdest alan kimsenin su bulmak yahut bir necaseti gidermek, yahut abdest azaları dışındaki bir yerdeki bir kiri gidermek gibi bir işle uğraştığı için abdest azalarını ardı arkasına yıkamaya kesinti verecek olursa, durum farklıdır. Bu takdirde eğer daha önce yıkanan organ kuruyacak olursa müvâlât gerçekleşmemiş olur.
Bu farzlardan herhangi birisini terketmek yahut meşrû’ olan şekle göre yapmamanın -sünnetlerden farklı olarak- abdesti bozacağı ve kişinin yeniden abdest almasını gerektirdiği aklı başında herkesin açıkça anlayabileceği bir husustur.
Abdest Alma Şekli
1. Abdest alacak olanın hadesi gidermek niyetini ya da taharet maksadını abdest fiillerine başlamadan önce hatırına getirmesi icab eder. Niyet, yüce Allah'ın rızası ve onun ve Rasûlünün emrine uymak maksadı ile abdest almak üzere kalbin kararlılığından ibarettir. Yüce Allah da: "Halbuki onlar onun dininde ihlâs sahipleri olarak Allah'a ibadet etmelerinden... başkası ile emrolunmadılar." (el-Beyyine, 98/5) diye buyurmaktadır. Mabud için ihlâslı bir niyet ile ibadet etmek ise ibadetin esasıdır. Niyet ile ibadetler ve adetler birbirinden ayrılır. Çünkü ibadet kastıyla abdest alan kimse ile abdesti niyet etmeksizin su ile bedenini serinletmek isteyen kimse arasında fark vardır. Kısacası niyet kulluğun sırrıdır.
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Ömer b. el-Hattab Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadiste bunu açıklamıştır. Ömer Radıyallahu anh dedi ki: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'ı şöyle buyururken dinledim: "Ameller ancak niyetlere göredir. Şüphesiz her kişi için ancak niyet ettiği şey vardır."38
İbn Hacer şöyle demiştir: "Bazı ilim adamları yüce Allah'ın: "Namaza kalkacağınız zaman" (el-Maide, 5/6) buyruğundan niyetin abdest almak için vacib olduğu hükmünü çıkarmışlardır. Çünkü ifadenin takdiri şöyledir: Sizler namaza kalkmak istediğiniz vakit namaz için abdest alınız."39
Niyetin yapılacağı yer kalbtir. Dilin niyet ile bir alakası yoktur. Eğer abdest alacak kişi diliyle niyeti söylemekle birlikte kalbinde niyetini kesinleştirmemiş ise abdesti sahih değildir. Çünkü muteber olan onun içindeki niyettir. Lafzan söyledikleri değildir.
2. Azaları yıkamaya başlamadan önce abdest alan kimsenin "bismillah" diyerek abdestin başında besmele çekmesi vacibtir. "Bismillahirrahmanirrahim" demesi daha mükemmeldir. Çünkü Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "...Yüce Allah'ın adını üzerine zikretmeksizin (abdest alanın) abdesti olmaz..."40
Bilmemek ve unutmak halinde besmele çekmek sorumluluğu kalkar. Ancak abdest alırken besmele çekmediğini hatırlayacak olursa az önce geçen hadis-i şerif dolayısı ile yeniden abdest alır ve besmele çeker. Taberânî'nin rivayet ettiği Ebu Hureyre'den gelen şu hadis te buna delildir: "Ey Ebu Hureyre, abdest alacak olursan, “bismillahi velhamdulillahi” de. Şüphesiz senin hafaza meleklerin o abdestini bozuncaya kadar durup dinlenmeden sana hasenât yazmaya devam eder."41


3. Abdestin başında elleri üç defa yıkamak. Çünkü Evs b. Ebi Evs dedesinden Radıyallahu anh şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ben Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i ellerini üç defa yıkarken gördüm."42 Her iki elini de üç defa yıkadı demektir.
Ellerin parmaklarının arasını hilallemek (suyun oralara girmesini sağlamak) da sünnettir. Çünkü İbn Abbas Radıyallahu anh'ın rivayetine göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Abdest aldığın vakit ellerinin ve ayaklarının parmaklarının arasını hilalle (suyun girmesini sağla)."43 Bir eliyle öbürünün parmakları arasına su girmesini sağlar.
Abdesti bozacak derecede derin uykudan uyanmak halinde elleri üç defa yıkamak müstehabtır. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem abdest almasını anlatanın naklettiğine göre böyle yapmıştır. Yine Ebu Hureyre Radıyallahu anh'ın rivayetine göre de Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Sizden herhangi bir kimse uykudan uyandığı vakit elini üç defa yıkamadıkça suya daldırmasın. Çünkü o elinin nerede geceyi geçirdiğini bilemez."44
4. Mazmaza ve istinşak: Mazmaza suyun ağza alınarak ağzı yıkamak için ağızda çalkalanmasıyla, istinşak da nefesini içine çekerek, suyu burnun içine çekmekle gerçekleşir. Oruçlu olmayan kimsenin mazmaza ve istinşakı ileriye götürmesi sünnettir. Çünkü oruçlu olan kimsenin içine birşeyler girmekle orucu bozulabilir. Ayrıca Lakît b. Sabra’nın Radıyallahu anh şöyle dediği rivayet edilmektedir: Ben! Ey Allah'ın Rasûlü bana abdest hakkında haber ver dedim. Şöyle buyurdu: "Abdest azalarını iyice yıka. Parmaklarının arasını hilalle. Oruçlu olma halin dışında ileri derecede istinşak yap."45
Mazmaza ve istinşak üç avuç su almak suretiyle üç defa yapılır. Herbir defasında hem mazmaza, hem de istinşak yapar. Çünkü Amr b. Yahya'nın naklettiği hadiste şöyle denilmektedir: "Aldığı üç avuç su ile hem mazmaza yaptı, hem istinşak yaptı, hem de burnundan suyu dışarı çıkardı."46
Nevevi der ki: Bu hadis-i şerifte sahih ve tercih edilen görüşün lehine apaçık bir delâlet bulunmaktadır. Buna göre mazmaza ve istinşakta sünnet olan üç avuçla yapılmasıdır. Bunların herbirisinde mazmaza ve istinşakı birlikte yapar.
İstinşak (burna su çekmek) sağ elle, istinsar (burundan suyu dışarı çıkarmak) sol elle, suyun burundan nefes yoluyla dışarı atılması suretiyle yapılır. Bu arada sol elin iki parmağı burun üzerine konulur. Abde Hayr dedi ki: "...Bizler bu sırada oturuyor ve ona (yani abdest almakta olan Ali Radıyallahu anh'a) bakıyorduk. Sağ elini (su kabına) soktu, ağzını su ile doldurdu. Mazmaza ve istinşak yaptı, sol eliyle suyu burnundan dışarı çıkardı. Bu işi üç defa tekrarladı, sonra şöyle dedi: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in abdest almasını görmek isteyen kimse bilsin ki onun abdest alması bu şekilde idi."47
Abdest alırken mazmaza esnasında misvak kullanmak sünnettir. Misvak müekked sünnetlerdendir. Bu da ağzı misvak çubuğuyla ovalamaktan ibarettir. En iyi misvak erak ağacından olandır. Bunun pek çok ve pek büyük faydaları vardır.
Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Eğer ümmetime zorluk vermeyecek olsaydım, her abdest ile birlikte misvak kullanmalarını emrederdim."48 Esasen misvak kullanmak her vakit sünnettir. Çünkü Ebu Bekir Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadise göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Misvak ağzın temizleyicisi, Rabbin de razı olacağı bir iştir."49
5. Yüzü boydan başta saçın bittiği yerden, çenelerin ve sakalın altına kadar, enine de iki kulağın yumuşakları arasında üç defa yıkamak. Çünkü yüce Allah: "Yüzlerinizi yıkayın" diye buyurmuştur. Ayrıca Osman Radıyallahu anh'ın azadlısı Humran'nın da haber verdiğine göre Osman b. Affan Radıyallahu anh abdest almak üzere bir su getirilmesini istedi, abdest aldı. Daha sonra Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in nasıl abdest aldığını sözkonusu etti. Sonra Humran şunları söyledi: "Sonra da yüzünü üç defa yıkadı..."50
Sakalı birbirinden ayırmak ve arasından suyu akıtmak suretiyle sakalın hilâllenmesi de sünnettir. Çünkü Osman Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadise göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem sakalını hilâllerdi (arasına su girmesini sağlardı).51 Enes Radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre de Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem abdest aldı mı bir avuç su alır ve bunu çenesinin altından sokarak onunla sakallarını hilaller ve: "Aziz ve celil olan Rabbim bana böylece emretti." derdi.52 Yüzdeki diğer kılların da hilallenmesi böyle olur. Bununla birlikte sakalın dışta kalan kısmının yıkanması yeterlidir.
6. Dirseklerle birlikte ellerin üç defa yıkanması. Çünkü Osman Radıyallahu anh'ın azadlısı Humran'ın verdiği habere göre: "Osman Radıyallahu anh bir abdest suyu getirilmesini istedi..." ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in nasıl abdest aldığını sözkonusu etti. Humran dedi ki: "Sonra sağ elini dirseğine kadar üç defa yıkadı. Sonra sol elini de aynı şekilde yıkadı."53
7. Elleriyle başın tamamını sadece bir defa meshetmek. Bunu yaparken başın ön tarafından başlar, arka tarafına doğru elini götürür. Daha sonra yine elini başladığı yere doğru meshederek geri getirir. Çünkü Amr b. Yahya el-Mâzîni'nin babasından rivayetine göre "bir adam Abdullah b. Zeyd'e -ki o da Amr b. Yahya'nın dedesidir- şöyle dedi: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in nasıl abdest aldığını bana gösterebilir misin?... Sonra elleriyle başını meshetti. Onları geri götürdü ve getirdi. Başının ön tarafı ile başladı. Daha sonra onları arkasına doğru götürdü, sonra başladığı yere onları tekrar geri getirdi."54
Sonra şehadet parmaklarıyla kulaklarının içini, başparmaklarıyla da dış taraflarını mesheder. Çünkü Abdullah b. Amr, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in abdestini anlatırken şunları rivayet etmektedir: "...Sonra başını meshetti. Şehadet parmaklarını kulaklarına soktu, baş parmaklarıyla kulaklarının dışını, şehadet parmaklarıyla kulaklarının içini meshetti..."55
8. Topuklarla birlikte ayakları üç defa yıkamak: İmam Muslim Sahih'inde Osman Radıyallahu anh'ın azadlısı Humran'dan rivayet ettiğine göre "Osman b. Affan Radıyallahu anh abdest suyu getirilmesini istedi..." Ve bu arada Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in nasıl abdest aldığını sözkonusu etti. Daha sonra Humran dedi ki: "...Sonra sağ ayağını topuklarına kadar üç defa yıkadı. Sonra sol ayağını aynı şekilde yıkadı..."56
Ayak parmaklarının arasını sol elinin serçe parmağı ile hilallemesi sünnettir. Sağ ayağın serçe parmağından başlayıp, başparmağına doğru gelir. Sonra da sol ayağın baş parmağından başlayıp, serçe parmağına doğru gider. El verir ki parmakların bir kısmı ya da tamamı birbirine bitişik olmasın, o takdirde bu hilâlleme sakıt olur. Çünkü İbn Abbas Radıyallahu anh'ın rivayetine göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Abdest aldığın takdirde ellerinin ve ayaklarının parmaklarının arasını hilâlle (aralarına su girmesini sağla)."57
Yıkamak için kullandığı eli yıkamakta olduğu azanın üzerinde su ile birlikte veya ondan sonra geçirmek suretiyle ovalamak da sünnettir. Böylece suyun oraya varması ve tahareti sağlanmış olur. Abdullah b. Zeyd Radıyallahu anh'dan rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e bir muddün üçte ikisi kadar su getirildi, o da abdest aldı, kollarını ovalamaya başladı."58
Yine ondan gelen rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem abdest alıp: "İşte böyle ovalanır." diye buyurmuştur.59 el-Müstevrid b. Şeddad'dan da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i abdest aldığında ayak parmaklarını serçe parmağı ile ovaladığını gördüm."60 Ovalamak abdesti iyice almak (isbağu'l-vudû’) kapsamında sayılır. Hadis-i şerifte de: "İyice abdest almak (isbağu'l-vudû’) imanın yarısıdır."61 diye buyurulmuştur. Çünkü abdest dışı paklar, iman ise içi temizler.
Sağ uzuvlarla başlamak da sünnettir. Bu da sağ taraftan başlamak demek olup, genel olarak bütün hayırların nafileleri arasında sayılır. Çünkü Aişe Radıyallahu anha'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ayakkabı giymekte, saçlarını taramakta, abdest almakta ve bütün işlerinde sağdan başlamaktan hoşlanırdı."62
Ayrıca Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "(Bir şey) giyindiğiniz vakit, abdest aldığınız vakit sağ taraflarınızla başlayınız."63
Abdestten sonra rivayet olarak varid olmuş zikirleri yapmak sünnettir. Çünkü Ömer b. el-Hattab Radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Sizden herhangi bir kimse iyice abdest alır ya da abdest azalarını iyice yıkar, sonra da:

Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve rasûlü olduğuna şehadet ederim “diyecek olursa, mutlaka ona cennetin sekiz kapısı açılır, hangisinden dilerse girer."64
Ebu Said el-Hudrî Radıyallahu anh'dan da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: Her kim abdest alıp da;

Allah'ım seni hamdinle tesbih ederim. Şehadet ederim ki, senden başka hiçbir ilah yoktur, senden mağfiret diler ve sana tevbe ederim” diyecek olursa, bu bir kağıda yazılır. Daha sonra üstü mühürlenir, kıyamet gününe kadar onun mührü açılmaz."65
Abdestin Bazı Etkileri
Abdestin nasıl alındığını sözkonusu ettikten sonra abdestin abdest alanın ruhunda bıraktığı bazı etkiler üzerinde durmamız gerekiyor. Abdest bir ibadettir. Kul bu ibadeti yaratıcısının emirlerini, O'nun rızasını arayarak yerine getirmek için yapar. Abdest ile azalarını temizler, imanını besler. Böylece Allah'ın huzurunda durmak için gerekli hazırlığı yapmış olur...
Abdest vücudu harekete getirir. Onu tembellikten, gevşeklikten ve miskinlik hallerinden kurtarır. Yüce Allah'ın huzuruna çıkmak üzere hazırlanmak için zihni faaliyete geçirir. Müslümanı ibadet zevkini tatmaya hazırlar. Çünkü abdest ile abdest azalarını maddi olarak temizlemiş, asabilik ve kızgınlığını da gidermiş olur. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Öfke şeytandandır. Şüphesiz şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş de ancak su ile söndürülür. Dolayısıyla sizden biriniz öfkelenecek olursa hemen abdest alıversin."66
Aynı günde birkaç defa abdest tekrarlanabilir ve bu hergün devam eder. İnsan abdestle daha bir huzur ve sükûn bulur. İmani birikimi artar. Nefis yaratıcının gözetimi altında olduğu duygusu ile eğitilir. Kul bir günah işledi mi hemen ondan döner ya da tevbe eder. Çünkü onun yaratıcısı ile bir sözleşmesi vardır. Rabbinin huzuruna onu hoşnut etmeyecek bir şekilde çıkması ona yakışmaz.
Abdestin maddi etkiyi aşarak, günahları su ile yıkayan, hataları izale eden manevi temizlik derecesine kadar etkisinin uzandığına dair hadis-i şerifler delil teşkil etmektedir. Böylelikle kul rahman olan Rabbinin huzurunda tertemiz bir şekilde durur.
Ebu Umame Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Müslüman kimse abdest aldı mı günahları kulağından, gözünden, ellerinden, ayaklarından çıkıp gider. O oturdu mu günahları bağışlanmış olarak oturur."67
Mestler Üzerine Mesh Etmek
Mest (el-huff); ayağa giyilen; deri veya deri hükmünde kabul edilen keten, yün ve benzeri maddelerden imal edilmiş şeylerdir. Mestin üzerine mesh etmenin meşruiyeti kitab, sünnet ve icma ile sabit olmuştur. Yüce Allah'ın: "Her iki topuğunuza kadar ayaklarınızı da" (el-Maide, 5/6) buyruğundaki "ayaklarınızı da" (anlamı verilen "erculekum" lafzının lam harfi) cer ile "erculikum" şeklinde okunuşu (bu anlamı verir: ayaklarınızı da topuklarınıza kadar meshedin, demek olur).
Sünnetten deliline gelince; bu hususta Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den rivayet edilen hadisler tevatür derecesindedir. Bunlardan birisi Hemmam Radıyallahu anh'dan gelen rivayettir. O şöyle demiştir: "Cerir küçük abdest bozdu, sonra abdest aldı ve mestleri üzerine mesh etti. Ona: Böyle mi yapıyorsun? denilince o: Evet diye cevab verdi. (Çünkü) ben Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i küçük abdest bozduğunu, sonra abdest alıp mestleri üzerine mesh ettiğini gördüm."68
Ehl-i sünnet mestler üzerine meshetmenin caiz olduğu üzerinde icmâ’ etmişlerdir.
Mestler üzerine meshin şartları
Mestin ve onun hükmünde olan diğer ayakkabıların abdestli olarak giyilmeleri meshin caiz olması için bir şarttır. Çünkü Urve b. el-Muğire babasından şöyle dediğini rivayet etmektedir: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte bir yolculukta bulunuyorduk. Onun mestlerini çıkarmak için eğildim; "Hayır onları bırak, çünkü ben o mestleri (ayaklarım) taharetli (abdestli) iken giydim" diye buyurdu ve üzerlerine meshetti.69
Abdest alan kimsenin abdesti bitirdikten sonra bir mest yahut bir çorap giyinmesi caizdir. Eğer abdestini bozacak olursa abdest almak istediği her seferinde ayaklarını yıkamak yerine üzerlerine mesh yapabilir. Mestlerin üst tarafını mesh eder. Çünkü Ali Radıyallahu anh şöyle buyurmuştur: "Eğer din re'ye (aklî görüşe) dayalı olsaydı, mestin alt tarafının meshedilmesi üst tarafına göre daha uygun olurdu. Halbuki ben Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i mestlerin üstüne mesh verirken gördüm."70
Mesh Süresi
İkamet halinde olan kimse için mesh süresi bir gün, bir gecedir. Yolcu için geceli-gündüzlü üç gündür. Meshin zamanı ise sahih kabul edilen görüşe göre meshe başlama vaktinden itibaren hesaplanır.
Mesheden kimse şer'an belirlenmiş süre içerisinde cünubluk hali dışında mestlerini çıkarmaz. Çünkü Safvân b. Assâl Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadiste o şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem bizlere yolcu isek mestlerimizi -cünubluk hali dışında- geceli gündüzlü üç gün çıkarmamızı emrederdi. Ancak büyük abdest, küçük abdest ve uyku dolayısıyla çıkarmamızı emretmezdi."71
Ali Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem yolcu için geceli gündüzlü üç gün, ikamet halinde olan için bir gündüz ve bir gecelik süre tesbit etmiştir."72
Meshi İptal Eden Haller
Sürenin bitmesi yahut mestlerin çıkartılması ya da cünubluk dolayısıyla, mestler üzerine meshin hükmü sona erer.
Abdesti Bozan Haller
Abdesti bozan ve kişinin yeniden abdest almasını gerektiren birtakım haller vardır. Bunları şöylece sıralayabiliriz:
1. Ön ve arka yoldan çıkanlar. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Yahut herhangi biriniz ayak yolundan gelirse..." (en-Nisa, 4/43) Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in: "Ancak ses ya da koku çıkmasından dolayı abdest alınır."73 Hadisi de bunu gerektirmektedir.
Nevevi dedi ki: "Buna göre erkeğin yahut kadının önünden yahut her ikisinin arkasından çıkan herşey abdesti bozar. Bu ister büyük abdest, ister küçük abdest olsun, ister yel yahut kurtçuk olsun, irin, kan ya da küçük taş parçası ya da başka herhangi bir şey olsun. Bunun alışılagelen olması ile nadiren görülmesi arasında da fark yoktur."74
2. Derin uyku: Çünkü Ali Radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Nebi Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Göz dübürün ağız bağıdır. Dolayısıyla kim uyursa abdest alsın."75
Uyku bizatihi, hades (abdesti bozan bir iş) değildir. Fakat uyku sebebiyle abdest bozan durum ortaya çıkabilir. Çünkü kişi farkına varmadan ondan dışarıya bir şeyler çıkabilir. Halbuki uyanık olan kendisinden çıkanın farkına varır. Buna göre abdest alan bir kimse düzgün ve sağlam bir şekilde oturmaksızın uzanarak yatacak olursa, az önce geçen hadis sebebiyle abdest almalıdır. Eğer uzanmadan, makadı yere iyice oturmuş halde oturarak uyursa, abdesti ve taharet hali olduğu gibi devam eder. Çünkü o bu haliyle torbanın ağzından bir şey çıkmayacağından yana emindir. Çünkü Enes'den gelen rivayete göre o şöyle demiştir: "Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in ashabı yatsı namazını oturarak başları uykudan aşağı düşene kadar beklerler. Sonra da abdest almaksızın namaz kılarlardı."76
3. Uyumadan aklın gitmesi. Baygınlık, delilik, sarhoşluk, aklı gideren hastalık gibi haller dolayısıyla abdest bozulur. Çünkü kişi bu durumda kendisinden birşey çıkıp çıkmadığının farkına varamaz. Diğer taraftan uyku sebebiyle abdest bozulduğuna göre delilik, baygınlık ve ihtiyaç dolayısıyla bir ilaç almak sebebiyle -az ya da çok olsun- bozulması öncelikle söz konusudur. Bu durumda makadının yere iyice oturmuş olup olmaması arasında bir fark yoktur. Çünkü aklın baştan gitmesi uykudan daha ileri bir haldir. İlim adamlarının çoğunluğunun (cumhûrun) kabul ettiği görüş budur.
4. Bazı ilim adamları arada herhangi bir engel (hâil) bulunmaksızın ön ya da arka ferce elle dokunmanın abdesti bozduğu kanaatindedir. Bu hüküm erkek ve kadın için fark etmez. İster kendisinin zekerine, ister başkasınınkine dokunsun, kadın da ister kendi fercine, isterse başkasınınkine dokunsun farketmez. Çünkü Safvan kızı Busre'nin Radıyallahu anha rivayet ettiği hadise göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Her kim zekerine dokunursa, abdest almadıkça namaz kılmasın."77 Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Her kim arada bir örtü bulunmaksızın eli ile fercini tutarsa, namaz için abdest alması vacib olur."78
Amr b. Şuayb babasından, o dedesinden Radıyallahu anhuma şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "Herhangi bir erkek fercine dokunacak olursa abdest alsın, herhangi bir kadın fercine dokunacak olursa abdest alsın."79
Talk b. Ali'nin de rivayetine göre: "Bedevileri andıran bir adam gelip, ey Allah'ın Rasûlü dedi. Erkeğin abdest aldıktan sonra kendi zekerine dokunması hakkında ne dersin? Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem: O senden bir parça -yahut bir çiğnem et-den başka bir şey midir? diye buyurdu."80
İlim adamlarının birçoğunun kanaatine göre de ferce şehvetle dokunmak abdesti bozar. Bazıları da şöyle demiştir: Hiçbir şekilde abdesti bozmaz. Bu meselede açık ve sahih bir delil yoktur. Bununla birlikte abdest almanın müstehab olduğunun daha ihtiyatlı olduğunda da şüphe yoktur.
5. Deve eti yemek: Buna delil Cabir b. Semura Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadistir. Buna göre bir adam Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem’e: Koyun eti yemekten ötürü abdest alayım mı? diye sormuş, Peygamber: "Dilersen abdest al, istersen abdest alma" diye buyurmuştur. Yine: Deve etinden dolayı abdest alayım mı? diye sormuş, Peygamber: "Evet, deve etinden ötürü abdest al..." diye buyurmuştur.81
el-Berâ b. Âzib Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'e deve etinden dolayı abdest almak hakkında soru sorulmuş. O da: "Ondan dolayı abdest alınız." diye buyurmuştur. Koyun etleri hakkında sorulunca da: "Ondan dolayı abdest almayın" diye buyurmuştur.82
Bir grubun kanaatine göre deve eti yemek abdesti bozmaz. Buna delil olarak da Cabir Radıyallahu anh'ın şu hadisini gösterirler: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in iki husustan son yaptığı, ateşin halini değiştirdiği şeylerden (pişirilen etten) dolayı abdesti terketmek olmuştur.83 Bu ifade hem deve etini, hem başkalarını kapsar. İki halin sonuncusu bu olduğuna göre, birincisini neshetmiş olacağından bunu kabul etmek gerekir denilmiştir. Ayrıca İbn Abbas Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadisi de delil gösterirler. Buna göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Abdest dışarı çıkandan dolayıdır. İçeri girenden dolayı değildir."84
Cabir Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadise şöyle cevab verilmiştir: O hadis umumidir. Deve eti dolayısıyla abdestin bozulacağına dair varid olan rivayetler ise hususidir. Umumi olan ifadeler hususi olanlara göre yorumlanır. İki hadisin birarada telif edilme imkânı dolayısıyla burda nesh olduğu söylenemez. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bir işin yapılmasını emredip, kendisi onun aksini yapacak olursa onun fiili uygulaması verdiği o emrin vücub ifade etmediğinin delilidir.
İbn Abbas'ın rivayet ettiği hadis ise zayıftır. İbn Hacer dedi ki: Senedinde el-Fudayl b. el-Muhtar vardır. Bu da oldukça zayıf bir ravidir. Ayrıca İbn Abbas'ın azadlısı Şube de vardır. O da zayıf bir ravidir.85
Deve etinin çiğ ya da pişmiş olarak yenilmesi de abdesti bozar. Karaciğer, iç yağı, işkembe, böbrek, bağırsaklar ve benzeri sakatat ta kapsamına girer. Deve etinin az ya da çok yenilmesi ile devenin yaşlı ya da küçük olması arasında bir fark yoktur.
Deve sütü içmekten ötürü abdest almak müstehabtır. Çünkü İmam Ahmed Musned'inde hasen bir sened ile Esid b. Hudayr'dan rivayetine göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Deve sütünden ötürü abdest alınız."86
6. İrtidad etmek: İrtidad kişiyi İslamdan çıkartan herhangi bir söz söylemek, bir iş yapmak ya da bir itikada sahip olmakla olur. Her kim müslüman olduktan sonra küfre girerse, abdesti de bozulur. Yüce Allah: "Eğer şirk koşarsan, andolsun ki amelin boşa çıkar." (ez-Zümer, 39/65) diye buyurmuştur. Şirk ameli boşa çıkartır, abdest de bir ameldir. (Dolayısıyla o da bozulur.)
7. Erkeğin hanıma şehvetle dokunması veya aksi: İlim ehli abdesti bozan bu hal hakkında farklı görüşlere sahibtir. Kimisinin görüşüne göre şehvetle dokunmak abdesti bozar. Buna da yüce Allah'ın: "Ya da kadınlara dokunmuş iseniz..." (el-Maide, 5/6) buyruğunu delil gösterirler. Âyet-i kerime'de ise "şehvet" kaydı bulunmamaktadır. Fakat şehvet dolayısıyla abdestin bozulma ihtimali vardır. Eğer sadece dokunmak abdesti bozsaydı Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem namaz kılarken Âişe Radıyallahu anha'a eliyle dokunması üzerine ayaklarını geri çekmesi halinde abdestinin bozulması ve namaza yeniden başlaması gerekirdi.
Diğer taraftan mücerred dokunmaktan ötürü abdest almayı gerekli kabul etmek çok büyük bir zorluğu gerektirir. Böyle bir zorluk gerektiren bir iş ise şer'an menfidir.
Daha başkaları ise dokunmanın kayıtsız ve şartsız olarak abdesti bozduğu kanaatindedir. İsterse şehvetsiz yahutta maksatsız dokunulsun. Ancak delilleri açık değildir. Bir başka kesimin kanaatine göre şehvetle dahi olsa kayıtsız ve şartsız olarak abdesti bozmaz. Delil olarak da Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in hanımlarından birisini öpüp, sonra da abdest almadan namaza gitmesini gösterirler. Ayrıca İbn Abbas Radıyallahu anh'ın yüce Allah'ın: "Ya da kadınlara dokunmuş iseniz" (el-Maide, 5/6) ile ilgili bunun büyük taharet almayı (guslü) gerektirdiği şeklindeki açıklamasını delil almışlardır.
Tercihe değer olan, kadına dokunmanın -kişiden bir şey çıkması hali dışında- abdesti bozmadığıdır.
Abdesti Bozan Haller İle İlgili Bazı Meseleler
İlim ehli, abdesti bozduğu söylenen bazı hususlarda farklı görüşlere sahibtir. Ancak sahih olan bunların abdesti bozmadıklarıdır. Bazıları :
1. İki yoldan başka yolla çıkan çok miktarda kusma ve benzerleri. Bunlar bu görüşlerine Ebu'd-Derda Radıyallahu anh'dan gelen şu rivayeti delil göstermişlerdir: "Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem kustu ve orucu bozuldu ve abdest aldı."87 Onu güzel bir şekilde örnek almak, bizim de onun yaptığı gibi yapmamızı gerektirir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Andolsun sizin için Rasûlullah'ta uyulacak güzel bir örnek vardır." (el-Ahzab, 33/21) Diğer taraftan kusmak, bedenden dışarı çıkan birtakım fazlalıklardır. Bu yönüyle küçük ve büyük abdeste benzer. Çıktıkları yerlerin farklı oluşlarını gözönünde bulundurarak; küçük ve büyük abdestin azı da, çoğu da abdesti bozmakla birlikte, kusma ve benzeri hallerin ancak çok miktarda olanı abdesti bozar.
Buna şöylece cevab verilmiştir: Aslolan abdestin bozulmamasıdır. Bu hususta sahih ve açık şer'î bir delil bulunmamaktadır. Onların delil diye gösterdikleri hadis-i şerifi pekçok ilim adamı zayıf kabul etmiştir. Ayrıca bu (Peygamber Efendimiz’in) mücerred bir fiilidir. Bu haliyle -emir ihtiva etmediğinden ötürü- vücuba delil gösterilemez. Ayrıca bunun karşılığında yine bir zayıf hadis daha vardır. Buna Enes b. Malik Radıyallahu anh şöyle demiştir: "Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem hacamat yaptırdı ve abdest almaksızın namaz kıldı..."88
2. Ölü yıkamak: Bu hususta İbn Ömer, Ebu Hureyre ve İbn Abbas Radıyallahu anhum'dan rivayet edilen: "Onlar ölü yıkayan kimseye abdest almalarını emretmişlerdir."89 rivayetini delil gösterirler. Ölü yıkama işini yerine getiren yıkayıcı kimsedir. Yoksa ona su döken kimse değildir. Diğer taraftan ölü yıkayan çoğunlukla ölünün fercine dokunur. Ferce dokunmak da abdesti bozan hususlardandır.
Bu görüş, kitabtan, sünnetten ya da icmadan bunun abdesti bozacağına dair bir delil bulunmadığı gerekçesiyle reddolunmuştur. Bu üç sahabiden gelen bu rivayet ise müstehab olanı göstermektedir, diye kabul edilebilir.
Ölenin fercine dokunmaya gelince; bu sahih olmayan bir kıyastır. Çünkü bir defa ferce dokunmasının abdesti bozucu olduğu kabul edilemez. Abdesti bozduğunu kabul etsek bile, ferce dokunmak ve dokunmamak ihtimali kalır. İhtimal dolayısıyla da abdest bozulmaz. Diğer taraftan ölüyü yıkayan kimsenin arada bir hail (engel) bulunmadıkça ölenin fercine dokunması da caiz değildir. Ferce dokunma ihtimali ile birlikte, diri birisini yıkasa dahi abdest bozulmaz.
Buna göre tercihe değer olan, ölüyü yıkamanın abdesti bozmadığıdır. el-Muvaffak'ın (Muvaffaku'd-Din İbnu Kudame'nin), Şeyhu'l-İslam'ın (İbn Teymiye'nin) ve ilim ehlinden bir topluluğun tercih ettiği görüş budur.
İbn Kudame dedi ki: “Ebu'l-Hasen dedi ki: Bundan dolayı abdest almak gerekmez. Fukahanın çoğunluğunun görüşü budur. İnşaallah sahih olan da budur. Çünkü bir şeyin vücubunu tesbit etmek şeriattendir. Bu hususta ise bir nass gelmiş değildir. Ayrıca bu hüküm, hakkında nass bulunmuş gibi de değerlendirilemez. O halde asıl hali üzere kalır. Çünkü bu bir insanı yıkamak olup, canlı olan birisini yıkamaya benzer."90
3. Namazda olsa dahi kahkaha ile gülmek: Bir kesim bunu abdesti bozan haller arasında saymıştır. Sahih olan ise, ilim adamlarının cumhûrunun (büyük çoğunluğunun) kabul ettiği gibi abdesti bozmadığıdır.
4. Üzeri meshli mestlerin çıkartılması: Bu hususta farklı görüşler vardır. Kimisinin kanaatine göre üzerinde mesh yapılan mestlerin yerlerinden çıkartılmaları dolayısıyla taharet batıl olduğundan abdest almak icab eder. Çünkü taharet parçalanma kabul etmez. Herhangi bir organ hakkında batıl oldu mu bütünüyle batıl olur.
Kimisi ise abdest almakta müvâlât (bir önceki uzuv kurumadan sonraki uzvun yıkanması)'ı şart kabul etmektedir. Müvâlât ortadan kalkmadığına göre -çünkü azalar kurumamıştır- birinci abdestini esas alarak sadece ayaklarını yıkar...
Kimileri de müvâlâtı şart koşmamakta ve buna bağlı olarak sadece ayakların yıkanması gerektiği görüşündedir.
Asıl olan ise şer'î bir delil ile aksi sabit oluncaya kadar taharetin kalıcılığıdır.
5. Mukim ya da misafir (yolcu) olarak meshedenin süresinin tamamlanması; Ancak buna dair kitab, sünnet ya da ilim ehlinin icmaından delil bulunmamaktadır. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem mesh müddeti için vakit tesbit etmiştir yoksa taharetin sona ermesi için değil. Buna göre kişi eğer taharet üzere olmakla birlikte müddet sona erecek olursa acaba tahareti de batıl olur mu? Bu mesele ilim ehli arasında ihtilâf konusudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder