Ara

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah buyuruyor ki:"Ben cinleri de, insanları da bana ibadet etmekten başka, bir şey için yaratmadım. Ben onlardan bir rızık da istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. Çünkü şüphesiz ki Allah'tır, hem rızkı veren, hem pek çetin kudret ve kuvvet sahibi olan." (ez-Zâriyât, 51/56-58)İbn

Ömer Radıyallahu anh'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "İslam beş temel üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, hac ve ramazan orucu(nu tutmak)." (Buhârî, I, 8 -lafız ona ait-; Muslim, I, 45)

30 Ağustos 2009 Pazar

NAMAZ VAKİTLERİ

Şanı yüce Allah namazı Kur'ân-ı Kerim'de kullarına farz kılmıştır. Yüce Allah: "Çünkü namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farzdır." (en-Nisa, 4/3) diye buyurmaktadır. Onun güvenilir peygamberi, güvenilir melek Cebrail (salât ve selam ona)'den öğrenerek namazın nasıl kılınacağını bize açıklamış, Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem de bize kendisine uymayı emretmiştir. Mâlik b. el-Huveyris'in rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurmaktadır: "Ve benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz de öylece namaz kılınız."347
Kullara farz kılınan namazlar gece ve gündüzde beş vakittir. Ebu Muhayrîz'den rivâyete göre Muhdecî diye çağrılan Kinane oğullarından bir adam Şam'da Ebu Muhammed diye anılan bir adamı: Vitir vacibtir (farzdır) dediğini dinlemiş. Muhdecî dedi ki: Ben de Ubade b. es-Sâmit'e gidip ona durumu haber verdim, Ubade şöyle dedi: Ebu Muhammed hata etmiştir. Ben Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i şöyle buyururken dinledim: "Beş vakit namazı Allah kulları üzerine farz yazmıştır. Kim bunları onların haklarını hafife al(mayıp), onlardan herhangi bir şeyi zayi etmeksizin (eksiksiz) yerine getirerek gelirse, onun Allah yanında kendisini cennete girdireceğine dair bir ahdi olur. Kim de bunları yerine getirmeyecek olursa, onun Allah yanında herhangi bir ahdi olmaz. Dilerse onu azablandırır, dilerse ona mağfiret buyurur."348
Namazın vakitleri beş tanedir. Kur'ân-ı Kerim bunlara toplu bir şekilde işaret etmiş, sünnet de bunlarla ilgili gerekli tafsilâtı vermiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Güneşin (batıya doğru) kaymasından, gecenin karanlığına kadar namazı dosdoğru kıl. Sabah namazını da. Çünkü sabah namazı tanık olunan (bir namaz)dır." (el-İsrâ, 17/78)
"Güneşin kayması" zevâli demektir. "Gecenin karanlığına kadar" gecenin yarısına kadar demektir. Çünkü karanlığın tamamı gece yarısında ortaya çıkar. İşte gündüzün ortasından gecenin yarısına kadar olan bu vakitte bir namaz için vakit olmayan bir an dahi yoktur. Buna dair geniş açıklamaları da sünnet yapmıştır.
Öğle namazının vakti zevalden itibaren herşeyin gölgesi kendisi kadar olana kadar devam eder.
İkindi namazı bu vakitten başlar, normal hallerde güneşin sararması vaktine kadar, zorunlu hallerde ise batışına kadar devam eder.
Akşam namazının vakti güneşin batışından şafağın (batıdaki kırmızılığın) kayboluşuna kadar devam eder. Şafak denilen şey, güneşin batışı akabinde görülen kırmızılıktır.
Yatsı vakti ise şafağın kayboluşundan başlar, gece yarısına kadar devam eder.
Birbirine bitişik olan bu dört vakite Abdullah b. Amr b. el-Âs'ın rivâyet ettiği ve Sahih-i Muslim'de sabit hadis delil teşkil etmektedir. Buna göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Öğle namazının vakti güneşin zevalinden sonra (batıya kaydığı vakit) başlar, adamın gölgesi kendi boyu kadar oluncaya dek -ikindi girinceye- kadar devam eder. İkindinin vakti ise güneş sararıncaya kadar devam eder. Akşamın vakti şafak batmadığı sürece devam eder. Yatsının vakti ise gecenin orta yarısına kadar devam eder. Sabah namazının vakti ise tan yerinin ağarmasından başlayıp, güneş doğmadıkça devam eder. Güneş doğduğu takdirde namaz kılma! Çünkü o bir şeytanın iki boynuzu arasında doğar."349
Beşinci vakit ile ilgili olarak da yüce Allah: "Sabah Kur'ân'ını (namazını) da" (el-İsra, 17/78) diye buyurmakta ve bu buyruğu kendisinden önceki buyruklardan ayırmaktadır. Çünkü sabah namazının vakti kendisinden önceki vakitlerden de, kendisinden sonraki vakitlerden de ayrıdır. Zira gece yarısından tan yeri ağarıncaya kadar farz namaz için bir vakit yoktur. Tan yeri ağardığından, güneşin doğuşuna kadar ise sabah namazının vaktidir. Güneşin doğuşundan zevaline kadar olan zaman için de farz namaz vakti yoktur. İşte bundan dolayı Kur'ân-ı Kerim sabah namazını tek başına sözkonusu ederek: "Ve sabah Kur'ân'ını (namazını)" diye buyurmuştur. Yüce Allah'ın sabah namazından "Kur'ân" diye sözetmesi sabah namazında okunan Kur'ân'ın nisbeten uzun tutulmasından dolayıdır.350
Bu beş vakit namazda kişi herhangi bir namazı vaktinden önce bir iftitah tekbiri süresi kadar dahi erken kılacak olursa, namazı sahih olmaz. Çünkü o namazına vaktinin girişinden önce başlamış olmaktadır. Eğer namazı şer'î bir mazeret olmaksızın vaktinden sonraya bırakacak olursa, yine namazı sahih olmaz. Mesela bir adam kasten sabah namazını ancak güneşin doğuşundan sonra kılsa ve böylece sabah namazını eda etmek istese bu namaz ondan kabul olunmaz ve onun için namazın kazasını yapması meşru değildir. Çünkü namazı kaza etmekten onun bir faydası yoktur.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur: "Her kim bizim bu işimize uygun olmayan bir amel işleyecek olursa, o merduttur."351 Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye'nin -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- tercihi budur. Buna göre insan kasten namazı vaktinden sonraya geciktirecek olursa, ondan kabul olunmaz. İsterse bin defa o namazı kılsın. Halbuki herhangi bir mazeret sebebiyle namazı vaktinden sonraya bırakanın durumu böyle değildir.352 Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Her kim bir namazı unutur yahut uykuda iken geçirecek olursa, bunun keffareti onun hatırladığı vakit kılmasıdır."353
Öğle namazı sünnet-i seniyye'den bilindiği üzere ikamet halinde dört rekât, yolculuk halinde iki rekâttir. İkindi de öğle namazı gibidir. Akşam namazı ise yolculukta da, ikamet halinde de üçer rekâttir. Yatsı namazı ise mukimken dört rekât, yolculukta iki rekâttir. Sabah namazı ise ikamet halinde de, yolculuk halinde de iki rekâttir.
Müslüman bu namazları Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'den sabit olmuş şer'î şekle uygun olarak eda eder. Namazın nasıl kılınacağını etraflı bir şekilde daha önceden anlatmış bulunuyoruz.
Gündüzün Oldukça Uzadığı Yahut Gecenin Çokça Kısaldığı Yahut Senenin Bazı Günlerinde Gece Yahut Gündüzün Hiç Görülmediği Ülkelerde Namaz Kılmak
İlim ehli gündüzleri uzun, geceleri kısa olan yahut gündüzleri kısa olup, geceleri uzun olan ülkelerde vakit takdiri meselesinde farklı görüşlere sahiptirler. Aynı şekilde kuzey kutbunda gecenin altı ay devam ettiği kutub bölgelerinde de durum böyledir. Güney kutbunda ise bu uzun süre gündüz olmaktadır. Kimi ilim adamı süre takdirinde bulunulacağı görüşünü kabul ederken, kimisi bu ülkeleri kendilerine en yakın olan ülke gibi değerlendirmek görüşündedir.
Birinci görüş: Bazı ilim ehli kimseler şöyle demişlerdir:
Bütün bunların tek bir hükmü vardır. O da onlar için namaz ve oruç vakitlerinin takdir edileceğidir. Fakat bunlar hangi ülkeler göre takdirde bulunulacağı hususunda iki ayrı görüşe sahiptirler:
a. Gündüzlerini gecelerini aylarını; vakitlerin birbirinden ayırdedildiği ve herbirisinin gecesi ve gündüzünde Allah'ın farz kıldığı namazın kılınabildiği, orucun tutulabildiği, kendilerine en yakın bulunan mutedil ülke vakitleri hesabına göre takdir cihetine gideceklerdir.
b. Bazılarının görüşüne göre de bunlar vakitlerini teşriin nazil olduğu Mekke veya Medine şehirlerine göre takdir edeceklerdir. Çünkü böylesi onlar için daha kolaydır. Özellikle onlar gece gündüz namazlarında Kabe'ye yönelmektedirler.
Muhammed Reşid Rıza Tefsiru'l-Menar'da şunları söylemektedir: "Takdirin hangi ülkeye göre yapılacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Teşrî’in gerçekleştiği Mekke ve Medine mutedil ülkelerine göre yapılacaktır, denildiği gibi; onlara en yakın ülkeye göre yapılacaktır da denilir. Her ikisi de caizdir. Çünkü bu görüşler ictihadidir. Bu hususta bir nass yoktur."354
İkinci görüşe gelince, kimi ilim adamı da şöyle demiştir:
Eğer bu ülkelerde gece ve gündüz bulunuyor ise gündüz ne kadar uzun, gece ne kadar kısa olursa ya da aksi olursa, bunlara namaz ve oruç farzdır.
Benim görüşüme göre tercihe değer olan şudur: Hüküm gece ve gündüzü bulunan ülkeler ile gece ya da gündüzü bulunmayan ülkeler arasında farklıdır. Gece ve gündüzü bulunan ülkelerde yaşıyanlar gündüz ne kadar uzasa ya da kısalsa bile namaz kılmakla, oruç tutmakla yükümlüdürler. Çünkü yüce Allah hükmü gece ve gündüze bağlı olarak vermiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Gündüzün iki tarafında, gecenin de birbirine yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl! Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu iyi düşünenler için bir öğüttür." (Hud, 11/114)
Hiçbir şekilde gece ve gündüzü bulunmayan -kutub bölgeleri gibi- ülkelere gelince, bunlar vakitlerini kendilerine en yakın ülkelere göre takdir ederler. Günlük yaşantılarının bazı halleri için belli bir takdirlerinin bulunması kaçınılmazdır. Dünyalarında gereğince amel ettikleri hususlarda, ibadetlerinde de gereğince amel etmeleri gerekir. Böylesi de onlar için daha kolaydır.355
Muhterem ilim adamı faziletli Şeyh Abdu'l-Aziz b. Bâz’a -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- aşağıdaki sual sorulmuştur: Bazı ülkelerde gece ya da gündüz uzunca bir süre devam etmektedir. Bazan da oldukça kısalmaktadır. Hatta beş vakit namaz kılmaya elverişli olmamaktadır. Burada yaşayan insanlar namazlarını nasıl eda edeceklerdir?
Muhterem müftü aşağıdaki cevabı vermiştir:
Gecenin yahut gündüzün oldukça uzun olduğu bu bölgelerde yaşayanlara düşen, eğer ülkelerinde yirmidört saat zaman zarfında zeval ya da güneş batımı sözkonusu olmuyorsa beş vakit namazı takdire göre kılmalarıdır. Nitekim Sahih-i Muslim'de yer alan en-Nevvas b. Sem'an’ın rivâyet ettiği ve Peygamber efendimizden sahih olarak gelen hadiste Deccal'in bir sene kadar uzun olacak bir günü hakkında (bu kadar süre boyunca beş vakit namaz kılmanın yeterli gelip gelmeyeceği hususuna dair) soru sormaları üzerine o: "Ona miktarına göre takdirde bulunulur." diye buyurmuştur. İşte Deccal'in bir ay gibi olacak ikinci gününün hükmü de böyledir, bir hafta gibi olacak gününün hükmü de böyledir.
Gecenin kısalıp, gündüzün uzadığı yahutta aksinin görüldüğü yirmidört saatlik sürelerin hükmü açıkça anlaşılmaktadır. Bu süre içinde diğer günler gibi namaz kılarlar. Gece ya da gündüz istediği kadar kısa olsun. Çünkü delillerin genelliği bunu gerektirmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder