Ara

Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah buyuruyor ki:"Ben cinleri de, insanları da bana ibadet etmekten başka, bir şey için yaratmadım. Ben onlardan bir rızık da istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. Çünkü şüphesiz ki Allah'tır, hem rızkı veren, hem pek çetin kudret ve kuvvet sahibi olan." (ez-Zâriyât, 51/56-58)İbn

Ömer Radıyallahu anh'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: "İslam beş temel üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, hac ve ramazan orucu(nu tutmak)." (Buhârî, I, 8 -lafız ona ait-; Muslim, I, 45)

31 Ağustos 2009 Pazartesi

KORKU NAMAZI

Mübah olan herbir savaşta korku namazı caizdir. Haram olan bir çarpışmada caiz değildir. Çünkü korku namazı ruhsattır. Tıpkı namazın kısaltılarak kılınması halinde olduğu gibi, haram bir gerekçe ile mübah olmaz.418
Mübah olan savaş birkaç çeşittir. Bunlardan birisi kâfirlerle savaştır. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "...Eğer kâfirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız namazı kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur." (en-Nisa, 4/101) Bayram namazını kılmak yahut ezan okumak, kamet getirmek gibi İslamın açıktan ifa edilen şiarlarını terkeden kimselerle savaşmak da -az önce zikrettiğimiz nassa kıyasen- böyledir. Mü'minlerden iki kesimin birbiriyle çarpışması halinde haddi aşıp saldırganlığını sürdüren kesimle savaşmak da bu kabildendir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer onların biri diğerine karşı haddi aşıyorsa o haddi aşan grubla Allah'ın emrine dönünceye kadar çarpışın." (el-Hucurat, 49/9)
Korku Namazının Meşru Oluşunun Delilleri
Kitabtan delili yüce Allah'ın şu buyruğudur: "Sen de aralarında bulunup, onlara namaz kıldırdığında bir kısmı seninle birlikte namaza dursun ve silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (diğerleri) arkanızda bulunsunlar. Namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber (bir rekat) namaz kılsınlar. Hem tedbirli bulunsunlar, hem de silahlarını alsınlar..." (en-Nisa, 4/102)
O halde419 korku namazı Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in zamanında meşru idi. Onun meşruiyeti kıyamete kadar devam eder. Ashab ve diğer imamlar -önemsenmeyecek kadar basit görüş ayrılıkları dışında- bu hususta icma halindedirler.
Düşmandan, insandan, yırtıcı hayvandan yahut yangından korkmak hallerinde korku namazı hem ikamet halinde, hem yolculuk halinde meşrudur. Ancak (düşmanın) kendisiyle savaşılması caiz olanlardan olması yahutta namazın eda edilmesi halinde müslümanlara hücum edeceğinden korkulması şartı aranır. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kâfirler siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafilken size ansızın bir baskı yapmayı arzu ederler." (en-Nisa, 4/102)
Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye der ki: İmam Ahmed ve diğer hadis fukahası bu hususta Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den ve ashabından sabit olmuş hadisin umumi ifadesine uyarlar ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den rivâyetleri bellenmiş bütün türlerde korku namazını caiz kabul ederler.
Korku Namazının Kılınış Şekilleri
1. Düşman kıble tarafında değilse imamın kılacağı namaz da iki rekât değilse, ordu kumandanı orduyu iki bölüğe ayırır. Bir bölük onunla namaz kılar, diğeri ise hücum etmesin diye düşmanın önünde kalır. Birinci bölük ile bir rekât kılar, ikinci rekâte kalkınca ona uyanlar münferiden (tek başlarına) namaz kılmayı niyet ederek kendi kendilerine namazı tamamlarlar. Daha sonra düşmanın karşısına giderler ve ikinci bölüğün yerinde düşmanın önünde dururlar. İmam ise hala ayakta kalmaya devam etmektedir. İkinci bölük gelip, imam ikinci rekâtte iken namaza başlarlar. İmam ikinci rekâti birincisinden daha uzun tutar. İkinci bölükle geri kalan rekâti kılar, sonra teşehhüd için oturur. Teşehhüd için oturup fakat selam vermeden önce ikinci bölük secdeden kalkar ve geri kalan bir rekâti tamamlayarak teşehhüdde bulunan imama yetişirler. İmam da onlarla birlikte selam verir.
Bu şekil Kur'ân'ın açık ifadelerine uygundur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sen de aralarında bulunup, onlara namaz kıldırdığında bir kısmı seninle birlikte namaza dursun ve silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (diğerleri)" yani namazı tamamladıklarında "arkanızda bulunsunlar. Namaz kılmamış olan diğer kesim gelsin, seninle beraber (bir rekat) namaz kılsınlar." Bunlar ise daha önce düşmanın önünde bulunanlardı."Hem tedbirli bulunsunlar, hem de silahlarını alsınlar." (en-Nisa, 4/102)
İkinci bölüğün düşmana karşı duruşları daha tehlikeli olduğundan ötürü yüce Allah onlara tedbirli olmalarını ve silahlarını almalarını emretmiştir. Bu şekilde korku namazını Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Zâtu'r-rikâ’ gazvesinde kılmıştır. Salih b. Havvât, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte Zâtu'r-rikâ’ günü korku namazı kılanlardan şunu rivâyet etmektedir: "Bir bölük onunla (Peygamberle) birlikte saf tuttu. Bir diğer bölük ise düşmana yüzünü dönüp durdu. Kendisi ile birlikte bulunanlarla bir rekât namaz kıldı. Sonra ayakta durdu (onunla birlikte bir rekât kılanlar), kendi kendilerine namazlarını tamamladıktan sonra dönüp gittiler ve düşmana karşı saf tuttular. Diğer bölük geldi ve onlarla birlikte de geri kalan bir rekâti kıldı. Sonra oturmaya devam etti, onlar kendi kendilerine namazlarını tamamladıktan sonra onlarla birlikte selam verdi."420
2. Düşman kıble tarafında değilse: İbn Ömer Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem korku namazını iki bölükten birisi ile tek rekât olarak kıldı. Diğer bölük düşmana dönük durmuştu. Sonra (bir rekât kılanlar) gidip, arkadaşlarının yerlerinde düşmana yüzleri dönük durdular. Öbürleri geldi, sonra Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem onlara da bir rekât kıldırdıktan sonra Peygamber selam verdi. Daha sonra bunlar da bir rekât, öbürleri de bir rekâtı kaza ettiler (tek başlarına kıldılar)."421
Bu hadisten anlaşıldığına göre ikinci bölük, ikinci rekâti tamamlamadıkça selam vermez. Böylelikle namazı kesintisiz olur. Yerlerinden ayrılıp gittiklerinde düşmana karşı dururlar, birinci bölük de ikinci rekâtin kazasını yapar.
3. Düşman kıble tarafında bulunursa: Câbir b. Abdullah Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte korku namazında hazır bulundum. Bizi iki saf yaptı. Bir saf Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in arkasında idi. Düşmansa bizimle kıble arasında bulunuyordu. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem tekbir getirdi, biz de hep birlikte tekbir getirdik. Sonra rukû’a vardı, biz de hep birlikte rukû’a vardık. Sonra başını rukû’dan kaldırdı, hep birlikte başımızı rukû’dan kaldırdık. Sonra arkasındaki saf ile birlikte secdeye eğildi. Arkadaki saf ise düşmanın karşısında ayakta kaldı. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem secdeyi bitirip, hemen arkasındaki saf da kalkınca, arkadaki saf secdeye eğildi ve secdeden kalktılar. Daha sonra arkadaki saf öne geçti, öndeki saf da arkaya geçti. Sonra Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem rukû’ etti, biz de hep birlikte rukû’a vardık. Sonra başını rukû’dan kaldırdı, biz de hep beraber başımızı kaldırdık. Sonra birinci rekâtte arkada bulunan ve hemen onun arkasına geçmiş olan saf ile birlikte secdeye eğildi, arkadaki saf ise düşmana karşı ayakta kaldı. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem arkasındaki saf ile birlikte secdeyi bitirince, arkadaki saf secde için eğilip secde etti. Sonra Peygamber selam verdi. Biz de hep birlikte selam verdik. Cabir dedi ki: Sizin bu koruyucularınızın emirlerine yaptığı gibi (biz de yaptık)."422
4. İmamın herbir bölük ile iki rekât namaz kılması: Bu durumda imam dört rekât kılar, her iki bölük ikişer rekât kılar. Cabir Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte yola koyulduk. Nihayet Zâtu'r-Rikâ’a varınca... (Câbir) dedi ki: Namaz için ezan okundu, birinci bölük ile iki rekât namaz kıldı, sonra onlar geri çekildiler. Diğer bölüğe de iki rekât kıldırdı. (Cabir) dedi ki: Böylelikle Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem dört rekât, bölüklerin herbirisi ise ikişer rekât kılmış oldu."423
Hadis-i şeriften Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in ancak dördüncü rekâtin sonunda selam verdiği anlaşılmaktadır.
5. İki bölükten herbirisi ile tam olarak iki rekât kılar ve selam verir. Çünkü Ebu Bekre'den gelen rivâyete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem korku halinde bölüğe iki rekât namaz kıldırdı, sonra selam verdi. Sonra diğer bölüğe iki rekât kıldırdı, sonra selam verdi. Böylelikle Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem dört rekât kılmış oldu.424
6. Herbir kesimin imam ile birlikte sadece tek bir rekât kılması: İmam iki rekât kılar, herbir bölük ise kaza edeceği rekât sözkonusu olmaksızın bir tek rekât kılar. Çünkü İbn Abbas Radıyallahu anh'dan gelen rivâyete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Zu Kared de namaz kıldırdı. Müslümanları arkasında iki saf halinde dizdi. Bir saf onun arkasında, diğer saf ise düşmana karşı dizildi. Arkasındaki safa tek bir rekât namaz kıldırdıktan sonra arkasındakiler gidip öbürlerinin yerini aldılar. Öbürleri geldi, onlara da bir rekât namaz kıldırdı ve (diğer rekâti) kaza etmediler.425
Sözü edilen korku namazı şekilleri, korku şiddetlenmedikçe kılınmaz. Şâyet namaz vakti girip de savaş kızgınlığını sürdürüyor, atışlar kesintisiz devam ediyor, müslümanları namazı eda etmek üzere az önce geçen şekilde bölüklere ayırmaya imkân yoksa, namaz tehir edilmez. Aksine herkes kendi durumuna göre -kıbleye dönük olsun olmasın- namaz kılar. Ruku’ ve sücudu güçleri oranında ima ile yaparlar. Darbelerini düşmana indirir, ileri gider, geri çekilirler ve bu halleriyle kıldıkları namazları sahihtir. Çünkü yüce Allah: "Şâyet korkarsanız o halde (namazı) yaya olarak veya binek üstünde (kılın)." (el-Bakara, 2/239) Bu da ister yürüyerek, ister durarak, isterse de binek üzerinde hangi halde olursanız olunuz, namazınızı kılınız demektir.
Bir düşmandan, selden, yırtıcı bir hayvandan yahut bir yangından korkup kaçan ya da kâfirlerin elinde namaz kıldığını gördükleri takdirde kendisini öldüreceklerinden korkan bir esir ya da ortaya çıktığı vakit öldürüleceğinden korkup, saklanan bir kimse ise gücü oranında durarak, yürüyerek, oturarak, kıbleye doğru ya da başka bir tarafa yatmış olarak yolcu ya da mukim dahi olsa korku namazını kılar, ruku’ ve sücûd için îmada bulunur.
İlim ehlinden bir kesimin kanaatine göre bu halde olup, korku şiddetlenecek olursa ve insanın ne söylediğini ya da ne yaptığını düşünmesine imkân vermiyor ise namazı vaktinden sonraya bırakması caizdir. Eğer namazda söyleyip, yaptığını düşünebilecek imkânı varsa hangi durumda olursa olsun namazını kılsın. Buna Ahzab gazvesinde Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in namazı geciktirmiş olmasını delil gösterirler.
Korku Halinde Akşam Namazının Kılınışı
Hafız İbn Hacer der ki: Korku namazı hakkında rivâyet edilen herhangi bir hadiste akşam namazının kılınış keyfiyetini sözkonusu eden hiçbir rivâyet bulunmamaktadır.426
Kimi ilim adamının naklettiğine göre imam birinci bölük ile iki rekât kılar ve bu bölük kendi kendisine bir rekât daha tamamlar, bu rekâtte Fatiha'yı okur. İkinci bölük ile de bir rekât kılar ve bu bölük kendisi iki rekât kılar, bunlarda Fatiha ile zamm-i sure okurlar.
İmam teşehhüd için oturduğu takdirde ikinci bölük gelinceye kadar oturuşunu uzatır. Onlar geldi mi ayağa kalkar. Birinci bölük üçüncü rekâti eda edip, selam vermek üzere teşehhüdü kısa tutup, ayağa kalkar. İmam da ayağa kalkar, ikinci bölük tekbir getirip onunla birlikte namaza uyarlar. İmam bu rekâti bitirip, teşehhüd için oturunca ikinci bölük kılamadıklarını kılmak üzere ayağa kalkar, onunla birlikte teşehhüde oturmaz. Şâyet bu bölük arka arkaya iki rekât kaza eder diyecek olursak, onunla birlikte teşehhüde oturabilmeleri de ihtimal dahilindedir. Böylelikle namazda tek bir teşehhüd yapılmamış olur.
Şâyet birinci bölük ile akşam namazının ilk rekâtini kılar, ikinci bölük ile de iki rekâtini kılarsa, bu da caizdir. Çünkü şeriatte varid olan şekliyle iki beklemekten daha fazla bir bekleme sözkonusu olmaz.427
Korku Namazı İle İlgili Bazı Meseleler
Korku namazında silâh taşımak
İlim ehlinin çoğunluğuna göre korku namazında silah taşımak müstehabtır. Sahih olan ise yüce Allah'ın bunu emretmesinden ötürü silah taşımanın vâcib olduğudur. Çünkü yüce Allah: "Bir kısmı seninle birlikte namaza dursun ve silahlarını da alsınlar." (en-Nisa, 4/102) diye buyurmaktadır.
Diğer taraftan silahı taşımamak müslümanlar için bir tehlike ifade eder. Bunun telâfi edilmesi ve bu tehlikeye karşı gerekli tedbirin alınması gerekir. Bundan ötürü yüce Allah birinci bölüğe silahlarını almalarını emretmiş, ikinci bölüğe hem silahlarını almalarını, hem de tedbirlerini almalarını emrederek: "Hem tedbirli bulunsunlar, hem de silahlarını alsınlar" diye buyurmaktadır. Burada taşınması emrolunan silah savunma silahıdır. Çünkü namaz kılan bir kimse namazında düşmana hücum edecek durumda değildir. Hacmi ve ağırlığı ile namazdaki huşûunu da engellememelidir.
Güvenlik halinde korku namazı
Güvenlik halinde korku namazının kılınması caiz değildir. Eğer bu şekilde kılacak olursa sahih olmaz. Çünkü korku namazı ikamet halindeki namazdan çeşitli şekillerde farklılık arzeder. Bazıları şunlardır:
1. Kıbleye yönelmeyi terketmek.
2. Birinci bölüğün, selâmdan önce imamdan ayrı tek tek namazlarını kılabilmeleri.
3. İkinci bölüğün imamın selâm verişinden önce kılamadıkları namazların kazasını yapmaları.
4. İmama uyanın, imama uymayı terkedebilmesi.
5. İmamdan ayrılmak.
6. Namaz şeklinin değişmesi ile birlikte namaz esnasında çok amelde bulunabilmek.
Bütün bu hususlar emniyet halinde, özürsüz yapıldığı takdirde namazı iptal ederler.
Şâyet ağırlıklı kanaatine göre düşmanın baskın yapacağını zanneder, bundan ötürü korku namazı kılar, sonra da bunun düşman olmadığı ortaya çıkarsa, yahutta düşman olduğu ortaya çıkmakla birlikte onu engelleyecek bir engelin bulunmasından ötürü kendisine varmasına imkân bulunmayan bir düşman olduğunu anlarsa, o takdirde korku namazını mübah kılacak sebep bulunmadığından ötürü namazını iade etmesi gerekir. Tıpkı kendisinin abdestli olduğunu zannederek namaz kıldıktan sonra abdestsiz olduğunu bilen kimse gibi.
Korkarak namaza başlayıp, sonradan emniyete kavuşursa namazını emniyet halindeki namaz olarak tamamlar. Şâyet namazına emniyet halinde iken başlar, sonra da korku ortaya çıkarsa korku namazı olarak tamamlar. Namazı da bu haliyle sahih olur. Çünkü namazına sahih olarak başlamıştır.
İslâmın Kolaylığı ve Müsamahakârlığı
Korku namazını ve çeşitli şekillerini düşünen bir kimse, önemli pek çok hususu tesbit eder. Bunların başında: İslamda namazın önemli yeri, ister güvenlik ister korku hallerinde, sağlık, hastalık hallerinde, yolculuk ya da ikamet hallerinde, her halde kulun namaz kılmasının farz olduğu gelmektedir. Hikmeti sonsuz şeriat koyucu da mükellefi haline uygun bir şekilde namaz kılmakla yükümlü tutar. Güvenlik halinin kendisine göre bir namazı, korku halinin kendisine göre bir namazı olduğu gibi, sağlıklı iken namazın kendine göre bir şekli, hasta iken kılınacak namazın kendine göre bir şekli vardır... Bütün bunlar İslam şeriatının mükemmelliğini, onun her zaman ve mekâna uygunluğunu göstermektedir.
İslam dediğimiz şey kolaylık, zorluğu kaldırmak ve meşakkati bertaraf etmek üzerinde yükselir. İnsan yükümlülüklerinin hafifletilmesini hakkettiği takdirde -oldukça hassas ölçülere uygun bir şekilde- ibadetlerde ruhsat ilkesini esas almıştır. İslamın müsamahakârlığı özür sahiplerinin namazlarının hafifletilmesinde de ortaya çıkar. Bu çok açık bir şekilde İslamda namazın büyük bir önemi olduğunu, cemaatle namaz kılmanın da oldukça önemsendiğini göstermektedir. Çünkü bunlar en zor hallerde bile sâkıt olmamaktadır.
Ateş sesleri yükselip, alevler etrafa saçılıp, kalbler korkudan yerinden fırlamış halde iken savaşta bile, müslümanların namazlarını cemaat ile az önce açıkladığımız şekilde eda etmek için nasıl saf tuttuklarını dikkatle düşünelim. Cemaatle namaz kılmak korku halinde bile vacib olduğuna göre, güvenlik halindeki vacibliği öncelikle sözkonusudur.
Müslümanlar yağmur halinde -herbir namazı vaktinde kendi evlerinde tek başlarına kılma imkânına sahib iken- cemaati kaçırmamak için iki namazı birarada cem’ ederek kılarlar.

1 yorum: